'Gözaltılar iktidarın partimizi hırçınlaştırma girişimi'
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, 6-8 Ekim 2014'teki Kobani Olayları'yla ilgili soruşturma kapsamında partili bazı yönetici ve belediye başkanlarının gözaltına alınmasını, "iktidarın HDP'yi hırçınlaştırarak demokrasi zemini dışına çıkarma" girişimi olarak yorumladı.

Kobani dosyasının yeniden açılacağını kendilerine ilk olarak eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın söylediğini belirten Sancar, hiçbir şekilde demokratik zemini terketmeyeceklerini; tersine Kobani olaylarının araştırılması istemiyle TBMM'de her hafta "en az bir araştırma önergesi" verme kararı aldıklarını açıkladı.

BBC Türkçe'den Ayşe Sayın'ın sorularını yanıtlayan Sancar, muhalefet partilerine; geçmişte savaş suçlarının araştırılması için tanınmış düşünür Bertrand Russel'in öncülüğünde kurulan "Russel Mahkemesi" gibi "sivil hakikat komisyonu" kurulması için harekete geçme çağrısında bulundu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yeniden başlattığı soruşturma kapsamıda aralarında eski millevtekili Sırrı Süreyya Önder, Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen'in de bulunduğu 20 dolayında HDP'li eski ve mevcut yönetici gözaltına alındı.

Gözaltıları, HDP'ye yönelik "intikam operasyonu" olarak nitelendiren HDP'de yeni yol haritası ve izlenecek eylem planı da tartışılıyor. Bu kapsamda ilk olarak, yarın yeni yasama yılına başlayacak olan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşacağı TBMM Genel Kurulu'na katılmak yerine, Meclis'te tüm milletvekillerinin katılımıyla eşbaşkanların gözaltılara tepki içeren açıklama yapması düşünülüyor.

'İktidarın muhalefeti dizayn kabiliyeti düştü'

-Kobani Olayları gerekçesiyle yapılan gözaltıların ardından, diğer muhalefet partilerinden galiba ilk kez bu kadar görünür destek geldi, bunu neye bağlıyorsunuz?

Bu gerçekten olumlu. Siyasi partilerden, üç muhalefet partisinin partisinin genel başkanları bizzat aradılar, Saadet Partisi ve diğerleri de sosyal medya hesaplarından veya basın açıklamaları ile bu operasyona tepkilerin ortaya koydular. İktidarın bu araçları hoyratça kullanmasının yarattığı bir aşınma, yıpranma var iktidar açısından. İnandırıcılık kaybı çok hızlandı ve bu olay da gösteriyor ki muhalefeti de dizayn etme kabiliyeti ciddi düşmüş durumda.

Bir yandan iktidarın kendi açısından baktığımızda bu sebepler görünüyor ama aynı zamanda baskıların pervasız boyutta, hukuksuzluğun artık zirve noktasında olması da artık muhalefeti etkilemiştir bence. Sadece muhalefet de değil, çeşitli toplumsal kesimleri de etkilemiştir.

-Son gözaltılar, bir anlamda, "HDP ile yanyana gelmeme, görünmeme" konusundaki çekingenliği kırdı mı sizce?

-Şu anki tabloya baktığımızda bunun ciddi biçimde kırıldığını söyleyebiliriz. Biz yıllardır bu konuda iktidarın oyunlarının farkına varmak gerektiği uyarısını yapıyor ve herkesi demokratik ilkeler etrafında davranmaya çağırıyorduk. Fakat, öte yandan iktidar da muhalefet partilerinin her birinin ayrı ayrı hassas dengelerine oynuyordu. Çoğunlukla da etkili olabiliyordu iktidar bu taktiğinde. Ama artık su tükenmekte. Bunu herkes kendi hayatında ve kendi pratiğinde taha fazla tecrübe ediyor.

Yani o kadar pervasız, hukuksuz , keyfi ve zalimce davranıyor ki iktidar; bundan bütün kesimler nasibini aldı, alıyor. Şimdi bu tecrübelerle bu anlaşılmış görünüyor. Yani biraz hayat ögretiyor doğrusu hem insanlara, hem siyasi aktörlere.

'Amaç resmi kapatmaya gerek kalmadan HDP'yi fiilen çalışamaz hale getirmek'

-Peki sizin "pervasız, hukuksuz" dediğiniz bu tutum, parti kapatmaya kadar gider mi, bekliyor musunuz böyle bir hamle?

Bu ilk değildi aslında, başka benzer operasyonlar da yapıldı buna benzer. En kapsamlısı da değil bu. 4 Kasım operasyonunu hatırlayın; Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer milletvekili arkadaşlarımızın geceyarısı baskınlarıyla alındığı operasyondan söz ediyorum. O zaman da hep söylendi bu kapatmaya gider mi diye.

Şimdi parti kapatma davası açmak zor değil. Ama Yargıtay Cumhnuriyet Başsavcılığı'nın iktidarın onayı veya isteği dışında, böyle bir dava açabileceğini düşünmek de gerçekçi değil. Kapatma davası açılıp açılmayacağına, bana göre iktidarın merkezi karar verir. Eğer böyle bir karar vermek isterse, çok fazla gerekçeye, delile de ihtiyaç yok. Nasıl bu operasyonda delil, gerekçe göstermek zorunda değilse, şu anda içeride olan eski eşbaşkanlarımız, milletvekillerimiz için de onları içerde tutmaya dönük hukuki gerekçe ihtiyaç yok ise, aynı şekilde, başta Osman Kavala olmak üzere, işte pek çok aydının gazetecinin içeride tutulması göz göre hukuka aykırı sürdürülebiliyorsa, bize karşı da herhangi bir gerekçe aramadan, inandırıcı olma kaygısı gütmeden kapatma davası açılabilirdi, şimdi de açılabilir. Ama bu olayla bağlantılandırmayı çok gerekli görmüyorum. Bu operasyonun amacı bence başka.

Kapatma davası açmak muhtemelen siyasi iktidara bir parça daha fazla siyasi maliyet çıkarır. Parti kapatmaya karşı olduğunu söyleyen, bunun için anayasa değişikliği yapmış bir parti. Anayasa Mahkemesi'nde kapatma kararı çıkabilmesi için karar yeter sayısı değiştirildi, zorlaştırıldı. Uluslararası çevrelerden de daha fazla tepki gelecek. Ha, ihtiyaç duyduğuna inanırsa, bunları çok umursayacağını sanmıyorum iktidarın.

Amaç, şu aşamada böyle resmi bir kapatmaya gerek kalmadan, HDP'yi fiilen çalışamaz hale getirmek. Bir tür fiili kapatma rejimi yaratmak işlerine daha çok geliyor. O nedenle, son bir kaç yıldır, resmen kapatmadan fiilen kilitlemek gibi bir yol izliyorlar. Dolayısıyla üzerinde en çok durduğumuz konuların başında parti kapatma davası ihtimali gelmiyor. Ama açılırsa ne yapabileceğimizi, kapatılırsak buna karşı ne tedbir alabileceğimizi tabii ki tartışıyoruz ve ona göre de hazırlıklarımızı yapıyoruz. Ama şu an özel olarak bunu gündemimizin merkezine almış değiliz.

'Operasyon muhalefetin mücadele zeminini ortadan kaldırmaya yönelik ilk viraj'

-İktidar cephesinde bir de seçim yasası değişikliği hazırlığı var. Bu etkisizleştirmenin bir ayağı da bu yasa değişikliği olabilir mi?

-Muhalefete baskılar zaten kesintisiz yürütülüyor. İşte medya kanallarına da ciddi yaptırımlar uyguluyorlar. Pekçok alanda zaten baskı var. Fakat daha bütünsel bir planın asıl şimdi bu operasyonla uygulanmaya başlandığını düşünüyoruz. Bütünsel plandan kastım da şu; seçimler ne zaman yapılırsa yapılsın, ister baskın, ister zamanında yapılsın, seçim vakti geldiğinde, muhalefetin demokratik mücadele yürütebileceği zeminleri ortadan kaldırmayı hedefleyen bir plan var.

Bunu bir kaç türlü yapmak istiyorlar; yasaklarla, polisiye ve yargısal tedbirlerle muhalefetin siyasal mücadele imkanlarını en alt düzeye indirmek istiyorlar. İkincisi bizzat muhalefet partilerini zayıflatmayı, kuşatmayı, etkisizleştirmeyi hedefliyorlar. Yani Hem mücadele zeminini ve şartlarını tahrip edip, ortadan kaldırmayı hedefliyorlar, hem de bizzat siyasi aktörleri kuşatıp etkisizleştirmeyi planlıyorlar. Bence böyle bir plan var ve bize yapılan operayon, bunun ilk ciddi virajıdır.

Seçime gittiği zaman, bu iktidar çoğunluğu kazanamayacağını gördüğü için muhalefetin başarılı olmasını engellemeye odaklanmış durumda. Bir tür sahayı temizlemek, biraz ülkeyi kendilerinin rahatça at koşturabilecekleri, muhalefetin iyice etkisizleştiği bir gül bahçesine çevirmeye çalışıyorlar anlaşılan. Bence bu yeni aşamanın ilk önemli virajı bu operasyondur.

-Gözaltılar nedeniyle sizi arayan muhalefet liderlerinden nasıl izlenim altınız, benzer görüşleri paylaşıyorlar mı?

-Görebildiğim kadarıyla diğer muhalefet partileri de aynı çerçevede değerlendirme yapıyorlar. Yani değerlendirme konusunda çerçeve diğer muhaelfet partilerinde de bu söylediğim şekildedir. Yani muhalefet partilerinin de iktidarın bu hesaplarının farkında olduğunu görüyoruz. Kuşkusuz herkesin değirlendirmelerinde farklılıklar olabilir. Aciliyet ve ağırlık tartısında ölçü muhalefet partileri arasında değişiklik gösterebilir ama esasında aynı değerlendirmeyi yaptıklarını görüyorum ben.

'İktidar HDP'yi hırçınlaştırmak istiyor; ama demokratik zemini terketmeyeceğiz'

-Peki siz bundan sonra, Meclis'te, sahada ne yapacaksınız?

Bir defa iktidar HDP'yi bir şekilde hırçınlaştırmak istiyor. İktidarın hesabı HDP'yi hırçınlaştırıp, demokratik siyaset zemininden uzaklaştırmaya yöneltmek. Biz de açıkça söylüyoruz; ne mücadele hattımızda ne siyasi hedeflerimizde, demokratik siyaset zeminini terk etmeyeceğiz. Bu konuda kararımız nettir. Şimdiye kadar yürüttüğümüz çizgiyi daha da ileriye taşıyarak sürdüreceğiz. Son 3 ayda ortaya koyduğumuz demokrasi deklarasyonu, demokratik mücadele programı, barışa çağrı deklarasyonu çerçevesinde kararlı ve olgun tavrımızı sürdüreceğiz.

Elbette basına açıklamalar yapacağız, Meclis açıldığında hazırlıklarımız var. Tepki ne olacak sorusu, genellikle protestolarınız ne olacak şeklinde karşılanıyor. Tepki sadece protestolardan ibaret değil. Tepkiyi sokağa çıkarak, toplantı gösteri hakkımızı kullanarak da gösterebiliriz ama bunun imkanları çok sınırlı. (...) Ama olabildiğince farklı kesimlerin temsilcileri ile ortak etkinlikler düzenliyoruz zaten. En az bunun kadar önemli olan siyaseten etkin bir şeyler yapmak. Mesela Meclis açıldığında görüşlerimizi, iktidarın politikalarını açıkça tartışacağız. Her hafta 6-8 Ekim (Kobani) Olayları'nın araştırılması için en az bir önerge vereceğiz.

Gerçekten bu konuda samimi iseler hazırız, her türlü araştırmanın objektif, samimi bir şekilde yapılmasına katkı da sunarız. Objektif, tarafsız, etkili bir şekilde çalışacak soruşturma araştırma komisyonu kurulursa katkı sunmaya da hazırız.

'6-8 Ekim olaylarını araştırmak için Russel Mahkemesi gibi sivil komisyon kuralım'

Hatta daha ötesini söylüyoruz. İktidar bu talepleri kabul etmeyecek, araştırma önergelerini reddedecek, biliyoruz. Daha önce 3 kez araştırma önergesi verdik reddetti, 9 kez soru önergesi verdik doğru dürüst cevap vermediler.

Şöyle bir çağrım var: Muhalefete, demokratik kamuoyu ya da demokrasi güçlerine seslenerek diyorum ki; iktidar 6-8 Ekim günlerinde neler olduğunu, neler yaşandığını ortaya çıkarmaya yanaşmıyor. Orayı karanlıkta bırakarak istediği gibi kullanmaya devam etmek istiyor. İhtiyaç duyduğunda bunu propaganda malzemesi olarak devreye sokuyor. Gelin biz onun elinden bu propaganda istismar malzemesini alalım. Nasıl yapabiliriz? Muhalefet partileri bir araya gelerek gayri resmi bir araştırma komisyonu kurabilirler veya farklı şekilde kurulabileceğini müzakere edebilirler. Dünyada çeşitli ülkelerde örnekleri var. Mesela ülkenin sağduyulu, vicdanlı birikimli farklı çevrelerini temsil eden isimlerinden bağımsız bir komisyon kurulabilir.

Mesela Uluslararası Russel Mahkemesi dediğimiz böyle bir şey, sivil bir inisiyatifin ürünüydü. Vietnam'daki savaş suçlarını araştırmak için kurulmuştu ve içinde dünyanın çok çeşitli ülkelerinden aydınlar, hukukçular, akademisyenler vardı. İstenirse biz bu konuda teknik çalışmayı da yapmaya hazırız. Yani 6-8 Ekim için bir sivil hakikat komisyonu kurabiliriz. Bunun öncülüğünü muhalefet yapabilir. Muhalefet partileri bu konuda uzlaşmazlarsa başka demokratik güçler sivil toplum örgütleri öncülüğü üstlenebilirYeter ki 6-8 Ekim'de neler yaşandı ortaya çıkarabilelim.

Bu iki açıdan önemli. İktidarın istismarını artık durdurmak ama bir de yakın dönemin çok acılı bir sayfasını oluşturuyor 6-8 Ekim. O acıyı onarmak, gelecekte demokratik kültür ve toplumsal barış açısından da çok ciddi katkı sunacaktır. Bizim hakikatin ortaya çıkmasından kaygımız, yüzleşmekten korkumuz yok. Böyle bir yolun sonunda payımıza ne düşerse onun gereğini yerine getirmeye biz hazırız.

-Son soruşturma kapsamında, Kobani olaylarının yaşandığı dönem görev yapan MYK üyelerinin gözaltına alındığını biliyoruz. Ama eski Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, yine hakkında fezleke düzenleneceği belirtilen eşbaşkanınız Pervin Buldan MYK üyesi değildi. Bu isimler Dolmabahçe görüşmelerinde yer almıştı, siz soruşturma kapsamına alınmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu operasyondaki en büyük soru işaretlerinin olduğu kısım budur. İlk andan itibaren biz de bu soruları sorduk. MYK üyeleri belli. Başka isimler de var. DTP Eş Başkanı olan Emine Ayna, KJA Sözcüsü Ayla Akat. Bunları da MYK dışında operasyona katmışlar. Bizden ise MYK dışında iki kişi görünüyor. Biri Önder biri de Buldan. Sırrı Süreyya Önder'e neyi soracaklarını merak ediyorum. Neyi isnat edeceklerini ben de arkadaşlarımız da merak ediyor. Eğer gerçekten bu o dönem çözüm sürecinin yürümesi için yapılan tüm çalışmaları doğrudan veya dolaylı kriminalize etme amacına dönükse çok vahimdir. Bu devletin inandırıcılığına ve bundan sonra bu tür süreçlere güven duyulmasına daha kökten bir darbe vurma amacına yönelik olacaktır. Esasen müzakere diyalog ile çözüm arayışlarına büyük bir gözdağı ve ağır bir tehdit oluşturur.

'Seçim yasası değişikiği, oylarının düştüğünün itirafı'

-İktidarın seçim yasası hazırlığı karşısında siz bir hazırlık yapıyor musunuz? Sizce neden böyle bir gereksinim doğdu?

Evet yapıyoruz. Yakın zamanda biz o konuda komisyon kurduk. Komisyonumuz çalışıyor. Siyasi partiler ve seçim işleri komisyonu. Komisyonumuz çalışmaya devam ediyor.

Tabii ortada çoğu söylentiden ibaret iddialar dolaşıyor. Gerçekten hazırlığın ne yönde olduğunu bilmemiz bu aşamada mümkün değil.

En çok üzerinde konuşulan daraltılmış bölge formülünün, iktidar ortağı iki partiyi aynı oranda tatmin edeceği konusunda ciddi şüphelerim baştan beri var benim. O nedenle beşli daraltılmış dediler, sonra onlu daraltılmış ortaya atıldı. Tabii amacı iktidar ortakların amacı belli. Kaybettikleri, kaybetme oldukları seçmen desteğini hukuk ve siyaset mühendisliğiyle telafi etmek. Seçim sistemiyle oynayarak, oyları düşse bile Meclis'teki sandalye sayılarını arttırmak, en azından mevcudu korumak.

Hangi iktidar oylarının düştüğünü görüyorsa aklına gelen ilk çarelerden birisi seçim kanunlarıyla oynayıp kendine avantaj sağlayacak düzenlemeler yapmaktı. Şimdi bu seçim kanunlarında değişiklik yapma girişimi, esasen bir itiraftır aynı zamanda. Seçim kanunlarıyla oynama hazırlıklarını yapmak suretiyle aslında oylarının düşmekte olduğunu itiraf ediyorlar. Alabilecekleri seçmen desteğinden daha fazla sandalye kazanmanın yollarını aradıklarını, sandalye peşinde olduklarını açıkça itiraf ediyorlar.

-Size geçmiş olsun diyenler arasında, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da vardı. Sizin Başbakanlığı dönemindeki açıklamalarına ilişkin bir siteminiz oldu mu?

Bu tür görüşmelerde sitem dili benim tarzım değildir. Elbette siyasette ve toplumda hesaplaşma, yüzleşme çok önemsediğim bir konudur. Üzerinde uzun uzun akademik olarak da çalıştığım bir meseledir. Bunun şahıslar ile sınırlandırılması, ya da şahıslara odaklanması, istenen etkiyi yaratmaya uygun bir yöntem değildir. Bizim tartışmamız gereken dönemlerdir, süreçlerdir ve olaylardır. Bunlarla yüzleşmeyi sağlayabilirsek, şahsi sorumlulukların da daha kolay konuşulabileceği bir zemin yaratırız.

Şüphesiz kişisel sohbetlerde 'Ben o zaman şöyle istemiştim, böyle oldu' diyebilir birisi. Tamamiyle bu telefon görüşmesinden bağımsız söylüyorum. Ama diğeri de der ki "Ama öyle değildi". Bu sohbettir.

Ama yüzleşme, çok daha nesnel bir faaliyet ve akıştır. Yüzleşme dendiğinde hemen akla isimler gelir. O hemen hesap versin anlamında. Bu tabii çeşitli şartlarda haklı da olabilir elbette. Ama şimdi içinde bulunduğumuz şartlarda, yüzleşmeyi, olaylar, süreçler ve kurumsal işleyişler üzerinden ele almayı tercih ederim. Bu bir.

İkincisi, siyasette öfkenin de kızgınlığın da hatta nefretin de bir yeri olur. Ama siyaseti sadece öfke, kızgınlık, nefret üzerine kurarsanız hiçbir sonuç alamazsınız. O siyaset olmaktan da çıkar. Yani intikam isteği, öfke, siyasetin yerine geçirilemez.

Örneğin bizim demokratik ittifak çağrımızın dayanaksız kalması sonucunu doğuracak polemikler de yaşanabilir. Biri çıkıp işte bize CHP'nin şu, şu yaptıklarından sonra hangi demokrasi ittifakı diye sorabilir. Diğeri İyi Parti'yle ilgili şunları şunları söyler. Şimdi burada demokratik olgunluğun altını tekrar çizmek istiyorum.

Demokratik olgunluk herşeyi sineye çekmek anlamına asla gelmiyor.

Ama bunları ele alma konusunda demokratik kültüre, demokrasiyi yeniden kurmaya katkı sağlayacak yolları bulmamız lazım.

'6-8 Ekim dosyasını yeniden açacaklarını Demirtaş söyledi bize'

-Eski Eşbaşkanınız Selahattin Demirtaş'ın son operasyonla ilgili değerlendirmesi geldi mi size, nasıl yorumluyor?

Demirtaş, çok önceden bize 6-8 Ekim dosyasını yeniden açacaklarını söylemişti. Tam hatırlayamıyorum ama 1.5-2 ay olmuş olabilir.

Kendisine mahkemelerden gelen çeşitli dosyalarla ilgili bilgilerden, tabii kendi öngörüsünü de katarak, 6-8 Ekim'i yeniden çok yoğun bir şekilde gündeme getirme hazırlıkları olduğunu, avukat arkadaşlarımız aracılığıyla bize söylemişti. Biz de yeniden çalışma yaptık, Yani hazırlıksız değildik. Çalışma da, avukat arkadaşlar, hukukçu arkadaşlar tarafından yürütüldü.

6-8 Ekim'i yeniden nasıl gündeme getirebileceklerine dair bir hazırlık çalışmasını yeniden yaptık.

-İktidar kanadıyla hiç temasınız oldu mu?

Hayır bizimle bir temas yok gerçekten. Sadece grup başkanvekillerimizi Meclis gündemiyle bilgilendirmek için aramışlar. Bir de bu zehirlenme olayı ile ilgili grup başkanvekillerimiz, milletvekillerimiz Adalet Bakanı'nı aradılar. Onun dışında bir temas yok.

-TBMM'nin yeni yasama yılına başlayacağı 1 Ekim'de HDP grubu olarak sizden bir bir aksiyon bekleyelim mi?

Beklemeyin diyemem. Saklısı, gizlisi yok.

Yani özel bir programımız var. 1 Ekim için. Siz istediğiniz gibi yazın. Benden bu kadar verin yeter...

Diğer Yazılarımız