Babacan: Seçim 2021-2022'de olabilir
Baskın seçim beklemediğini söyleyen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "İktidar, hem Meclis'teki çoğunluğunu, hem de sahip olduğu cumhurbaşkanlığı gücünü kolay kolay riske atmaz diye düşünüyorum ben açıkçası" dedi. Babacan sistemin 2023'e kadar dayanamayacağını, 2021-2022'de seçim olabileceğini söyledi.

 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, iktidarın elindeki gücü riske atmak istemeyeceğini, bu nedenle bir erken seçim ihtimali görmediğini söyledi ancak mevcut sistemin 2023’e kadar dayanamayacağını savundu.

AK Parti’den ayrılarak 2 ay önce de DEVA Partisi’ni kuran Ali Babacan, BBC Türkçe’de yer alan söyleşisinde, erken seçim tartışmalarını da değerlendirdi. “Salgın sürecindeki kazanımların ardından bir erken seçime gidilebileceği iddiaları konuşuluyor. Siz bir erken seçim öngörüyor musunuz?” sorusuna Babacan şu yanıtı verdi:

‘BU GÜCÜN ELDEN KAYIP GİTME İHTİMALİ YÜKSEK’

“2018 seçimlerinden bu yana, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana 2 yıl bile geçmedi. Arada yerel secimler oldu. İktidar partisi İstanbul’u kaybetti, Ankara, Antalya, Adana, Mersin belli başlı illerin tamamı muhalefete geçti. O tecrübenin üzerine iktidar, hem Meclis’teki çoğunluğunu, hem de sahip olduğu cumhurbaşkanlığı gücünü kolay kolay riske atmaz diye düşünüyorum ben açıkçası. Bugün bu gücün elden kayıp gitme ihtimali çok yüksektir ve zayıf bir noktada böyle bir şey yapacaklarını ben tahmin etmiyorum.

Bir de 3 yıllık bir görev süresi var. Bu 3 yılda da belki destek toplanır, memleket toparlanır diye bir iyimser beklentiye de sahip olabilirler ki keşke öyle olsa, biz de çok mutlu oluruz. Ama olmayacak. Dolayasıyla benim apar topar bir erken seçim beklentim yok. Ama 2023 Haziran’a kadar Türkiye dayanır mı, sistem dayanır mı? O ihtimal de çok zayıf doğrusu. Seçim ihtimalini 2021-2022’de biraz daha yüksek görüyorum.

 

‘GÜL İLE İLİŞKİMİZ İSTİŞARİ’

Babacan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le anlaşmazlıkları olduğu iddiası hatırlatılarak “Sayın Gül, bu hareketin neresinde?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“Kendisi böyle bir hareket olursa destekleyeceğini de söyledi. Parti kuruluşundan hemen önce de desteğini kamuoyuna açıkladı. Ancak kendisi Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrılırken, artık aktif siyaset yapmayacağını da açıklamıştı. Bizim kendisiyle olan ilişkimiz, istişari bir ilişki. Ara ara bazı konuları istişare ediyoruz ama bizim partimizin yetkili organları var, partinin karar mekanizması var ve şeffaf, açık bir yapı var. Bizim şöyle bir anlayışımız yok: ‘Bazı arkadaşlarımız şu kişiye yakın, bazı arkadaşlarımız şunun ekibi…’ Böyle bir anlayışımız yok, siyasi partiler açısından yanlıştır. Yani biz kişilere yakınlık uzaklıkla ilgili bir değerlendirme yapmıyoruz insanlar hakkında.

Abdullah Gül’ün gelecek seçimde DEVA’nın cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı sorusu üzerine de Babacan, “Baş başa görüşmelerimizde ya da daha geniş gruplar halinde görüşmelerimizde böyle bir konu tek bir defa bile gündeme gelmemiştir” dedi.

 

‘ANKARA BAROSU’NUN AÇIKLAMASI KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL’

“Diyanet İşleri Başkanı’nın eşcinselleri salgın hastalıkların kaynağı olduğuna ilişkin cuma hutbesi ile başlayan bir başka tartışma yaşandı. Ankara Barosu’nun Diyanet’e tepki açıklamasının ardından iktidarın baro ve mimar mühendis odaları ile ilgili yasa değişikliği yapma yapma kararı almasını nasıl değerlendirirsiniz?” sorusu üzerine Babacan, Ankara Barosu’nu eleştirdi:

“Ankara Barosu imzasıyla yapılan açıklama kabul edilebilir bir açıklama değil. Hukuk sınırları dışına çıkan bir açıklama. Kullanılan kelimeler, ifadeler… Açıkçası ben okuduğumda baroya mensup avukatlarımız adına üzüldüm. Eminim ki onların pek çoğu da hayal kırıklığı ve üzüntü yaşamıştır. Ama öte yandan Ramazan’ın ilk cuma hutbesinde bu konuların gündeme getirilmesi… O da açıkçası sorgulanması gereken bir konu. Keşke Diyanet İşleri Başkanlığımız tamamen bağımsız çalışsa, tamamen kendi değerlendirmelerine göre İslam dininin kurallarını esaslarını anlatsa, o zaman açıkçası hepimiz çok rahat ederiz. Olması gereken budur.

Günlük siyasetten, siyasi yönlendirmeden uzak, tamamen ilmin ışığında çalışsa hepimiz için daha iyi olur ki, görevidir de bu. Bir yandan şu da var tabi ki, parti programımızda da çok açık, toplumumuzda her birey için özgürlükleri önemsiyoruz.

Ama aynı zamanda Anayasada da parti programımızda da çok açık bir başka konu var: Devletin, toplumumuzun yapısını güçlendiren aile kurumunu da desteklemek ve korumak gibi bir görevi var.

Bu tartışmalar oldu bitti, bu tartışmalar geride kaldı şimdi. Ama ileriye doğru baktığımızda yine bu konjonktürü fırsat bilip, hemen barolarla ilgili düzenleme yapmak isteniyor. Yine Ramazan ayında oluyor bu. Yapılması gereken, gündemin daha müsait olduğu bir zamanda, bu tür meslek kuruluşlarının üyelik yapısı, iç işleyiş tarzı, bunlarla ilgili geniş katılımlı bir istişare yapılabilir, bir mutabakat arayışı olabilir. Burada aksaklıklar var problemler var, gelin konuşalım arkadaşlar denilebilir. Siyasi partiler arasında mesela bir ortak çalışma olabilir.

Diğer Yazılarımız