Bahçeli Vahdettin'i savundu
Kayseri'de "2023’e Doğru: Aday Belli, Karar Net" mitinginde konuşan MHP lideri Bahçeli: Tarihte gerçekte ne olup bittiğinin araştırması, analizi ve açıklaması tarihçilerimizin işidir...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Kayseri'de düzenlediği "2023’e Doğru: Aday Belli, Karar Net" mitinginde konuştu.
MHP lideri, "Anket şirketlerini, kiralık gazetecileri parayla yemleyip yalan rüzgarı estiriyorlar. Adayımızdan da kararımızdan asla vazgeçmeyiz. Sözümüz senet özümüz kefildir. Bizim adayımız belli, kararımız nettir. 2023 yılında cumhurbaşkanı adayımız; Recep Tayyip Erdoğan'dır" ifadelerini kullandı.
Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle,
TARİHİMİZİ YARGILIYORLAR: Sevr’de aklı kalmış, Lozan’da hevesleri budanmış küresel cinayet şebekesinin, yeni taktiklerle, devşirdikleri tanıdık işbirlikçiler eliyle, adım adım, yavaş yavaş, kademe kademe ruhumuzu teslim almalarına yönelik sinsi bir tertip devrededir. Bin yıllık vatan toprağımız üzerinde, asırların kardeşlik bağlarını çözmeye yönelik makus ve menfur bir senaryo devamlı canlı tutulmaktadır. Bu yüzden, tarihimizi yargılıyorlar. Milletimizi sorguluyorlar. Milli birlik ve dayanışma azmimizi kurcalıyorlar. Bunları yaparken demokrasiyi istismar ediyorlar; hak, hukuk, adalet ve özgürlük kavramlarının içini boşaltıyorlar. Öncelikle bir tavır geliştirmemiz, bir duruş göstermemiz, bir irade beyan etmemiz geldiğimiz bu aşamada şarttır.
BİZ BİR YERE GİTMİYORUZ, GİTMEYİ AKLIMIZDAN GEÇİRMİYORUZ: Geliyor gelmekte olan masalını anlatan münafık muhterislere sesleniyorum, nereye geliyorsunuz, nasıl geliyorsunuz, kiminle gelmeyi düşlüyorsunuz? Biz bir yere gitmiyoruz, gitmeyi aklımızdan geçirmiyoruz, hatta geleceğiniz varsa göreceğiniz de var diyoruz. Buğdayımız var demesinler ambara girmeyince, geliyorum demesinler Kayseri’yi görmeyince. Uyarayım, davetsiz gelen döşeksiz oturmaya mahkumdur. Gelmekten gelmeye fark vardır, kahramanlar gelir Ankara Dikmen sırtlarında Seymenler tarafından karşılanır, zalimler gelir Afyonkarahisar’dan İzmir’e kadar kovalanır.
BİZİM YERİMİZ DOLANDIRICILARIN ANKETLERİ DEĞİL: Şu gaflete bakınız ki, Milliyetçi Hareket Partisi’ne kefen biçiyorlardı. Şu kifayetsizliğe bakınız ki, anket şirketlerini, kiralık gazetecileri, sözde aydınları parayla yemleyip kara kampanya düzeneği kuruyorlardı. Utanmadan yalan rüzgarı estiriyorlardı, yüzleri kızarmadan yıkım planı yapıyorlardı, taviz ve teslimiyet döngüsüne hapsolarak yozlaşma akıntısında kürek çekiyorlardı. Bizi arayan anketlerde değil; dilde, duada, camide, cemevinde, bağda, bahçede, bostanda, fabrikada, tezgâhta, tarlada, suskun ve vakur milyonların kalbinde arasın. Bizim yerimiz dolandırıcıların anketleri değil, kalemi satılmış gazetecilerin küf tutmuş köşeleri değil, Türk milletinin şaşmaz, sarsılmaz, asla tartışılmaz hükmü şahsiyetindedir, ancak hamiyet sahipleri bu hakikatin idrakine varabilecektir.
O MU OLSUN, BU MU OLSUN DİYE MASALARI AŞINDIRSINLAR: Bir isim üzerinde uzlaşamayan bir ittifakın Türkiye’nin milli hedeflerinde uzlaşması akıl karı mıdır? Birbirlerine güvenmeyen bir ittifakın Türk milletine güven vermesi mantık iş midir? Birbirinin açığını arayan kokuşmuş bir ittifakın hangi yaraya merhem olması düşünülecektir? Bu terazi bu sıkleti çekmez, zillet ittifakından hiçbir halt olmaz, olamaz. Bunların istikameti şaşmış, iradeleri sakatlanmış, itibarları sıfırlanmış. Vücuttaki safra neyse zillet ittifakı odur. Daldaki çürük meyve neyse zillet ittifakı aynısıdır. Onlar varsın aday falı açsınlar, o mu olsun, bu mu olsun diye masaları aşındırsınlar. Bizim Adayımız Belli, Kararımız Nettir. Adayımızdan da, kararımızdan da geri dönersek gök girsin kızıl çıksın. Ne demişsek odur, sözümüz senet, özümüz kefildir. Türkiye’nin sonu meçhul bir maceraya atılmaya hali yoktur. Türkiye’nin çıkmaz sokaklarda zaman kaybetmeye takati yoktur. Türk milletinin oyalanmaya, milletler mücadelesinde geri düşmeye tahammülü yoktur. 2023 yılında Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci döneminde de Cumhurbaşkanı olmalıdır.
TARİHTE NE OLUP BİTTİĞİNİN ARAŞTIRMASI TARİHÇİLERİMİZİN İŞİDİR: Son günlerde tarihimizi tartışmaya açma girişimleri, ecdadımız üzerinde kuşku uyandırma densizlikleri vahim bir insafsızlık, vandal bir ilkesizlik düzeyine ulaşmıştır. Bu tabloyu müteessir bir duyguyla takip ediyor olmak çok hazindir. Dünyanın hiçbir yerinde atasına ve milli anılarına ülkemizdeki bir güruh kadar yaralayıcı, hakaretamiz ve yıkıcı konuşan yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde milli kimliğe ve tarihi köklere bu denli saldırgan, bu denli tahammülsüz hain ve haşarat yığını görülmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son Padişahı Sultan Vahdettin hain miydi, değil miydi? Revaçtaki münakaşa budur. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gönderilmesindeki asıl mana ve maksat üzerinde fikir ve görüş ayrılıkları, sürekli ikmal edilen nifak adımları çok tehlikeli boyutlar kazanmaktadır. Kadir kıymet bilmeyen Türk ve Türkiye muhalifi kaymak bir tabaka bayağı ezberlerini sıralarken bizi biz yapan değer hükümlerini açıkça ve alçakça hedef almaktadır. Tarihte gerçekte ne olup bittiğinin araştırması, analizi ve açıklaması tarihçilerimizin işidir. Bize düşen buna saygı duymaktır. Ancak biz tarihimizi ve ecdadımızı ideolojik gayelerle suçlama yarışına giren köksüzlere müsaade etmeyiz, hepsinin birden alnını santim santim karışlarız.
BU CHP ZİHNİYETİNİN YATACAK YERİ YOKTUR: Yine üzerinde ısrarla durmak isterim ki, Oğuz neslinden, Kayı’sından Kınık’ından, 24 boyunun tamamından hain çıkmaz, çıkmamıştır. Türk hakanları arasında hıyanete teşne tek bir isim gösterilemez. Sultan Vahdettin’in eksiği, gediği, kusuru olsa da, asla hain değildir. Ve Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele yolunu açan, kimliksiz, kişiliksiz, edepsiz İzmir Belediye Başkanı’nın küstahça sövdüğü Osmanlı İmparatorluğu Padişahından başkası değildir. Oğlan babadan görür at oynatmasını, kız anadan görür sofra donatmasını. İzmir’in meşrebi ve mensubiyeti ağır yaralı belediye başkanı ne öğrenmişse zalim babasından öğrenmiştir. Bu CHP zihniyetinin yatacak yeri yoktur. Bu CHP zihniyetinin günahları diz boyudur.
ZİLLET PARTİLERİNİN AYARLARI BOZULMUŞ: 16 Eylül’de Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen Şanhay İşbirliği Teşkilatı’nın 22. Devlet Başkanları Zirvesi’ne diyalog ortağı Türkiye’yi temsilen katılan Cumhurbaşkanımız ve heyeti göz doldurmuş, ilgi odağı haline gelmişler, yapıcı ve dengeli tutumlarıyla herkesle temas kurmayı, verimli görüşmeler yapmayı başarmışlardır. Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere, ülkemiz bütün kriz ve sorun alanlarına samimiyetle ve diplomatik ustalıkla müdahale etmektedir. İnsanı ve insani değerleri merkezine alan aktif bir diplomasiyle bölgemizde ve küresel zeminde barış kuşağı tesis etmek için mücadele eden itibarlı bir Türkiye fotoğrafı herkesin dikkatini çekmektedir. Bu nedenle zillet partilerinin ayarları bozulmuş, ne diyeceklerini şaşırmışlar, dut yemiş bülbüle dönmüşlerdir.
KILIÇDAROĞLU BU ZİLLET KOALİSYONUNUN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMAK İÇİN ÇIRPINMAKTADIR: CHP, İP, HDP, SP, Gelecek ve Deva’nın yanında TİP, TKP, Emek Partisi, Emekçi Hareket Partisi, Sosyalist Meclisler Federasyonu, Toplumsal Özgürlükler Partisi de zilletin göbeğindedir. Açık veya örtülü olsa da, bunların cümle kapısı birbirine açılmaktadır. Kılıçdaroğlu bu zillet koalisyonunun Cumhurbaşkanı adayı olmak için çırpınmaktadır. Gelişmeler can sıkıcı olunca CHP yönetimi mayasız masa ittifakını tehdit noktasına gelmiştir. Kılıçdaroğlu eğer aday olmazsa, “Alevi olduğu için reddedildi algısı” yerleşirmiş. Bunu toplum ve demokrasi hazmedemezmiş. Üstelik altılı masa da dağılırmış. Masa dağılacağı kadar zaten dağıldı, ancak CHP yönetiminin diğer uçuk kaçık ve karanlık söylemlerinin ahlaki ve makul hiçbir yanının bulunmadığı da ortadadır. Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimizi tahrik eden dil bölücü, ayırıcı, kutuplaştırıcı ve nefret saçan bir dildir. Bu bühtanı ağzına alanlar Türk milletinin varlığından, birliğinden, kardeşliğinden, yükseliş ve diriliş gayesinden çok rahatsız olan namertlerdir. İP’in başkanına Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sorulunca, “bu seçimi tehlikeye atamayız” cevabını vermesi kurnaz ve kumpasçı bir üsluptur, aynı zamanda baştan ayağa ikircikli ve iki yüzlü bir anlayışın dışavurumudur. İP, altı oku bağlamış, terörist Demirtaş “Kılıçdaroğlu’na farklı toplumsal kesimlerin önemli bir desteği var” sözleriyle İP’in bağını cezaevinden çözmeye kalkışmış, fakat zillet cephesinde sular bir türlü durulmamış, fırtına dinmemiştir.
MİÇOTAKİS’İ KORUMAYA GÜVENDİĞİ İŞBİRLİKÇİ ÇEVRELERİN GÜCÜ YETMEZ: Kriz imalatçısı, küresel provokatör ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin Tayvan’dan sonra Erivan’a seyahat planı kimlerin birlikte yürüdüğünün delili, zamanlama itibariyle sorunlu ve sorumsuz bir ziyarettir. Anlaşılıyor ki, Türkiye’yi ve Türk milletini dört bir taraftan kuşatma altında tutuyorlar. Bir yanda Ermeni çeteleri, diğer yanda Yunan kepazeliği; bir yanda güney sınırlarımız boyunca tahriklerini sürdüren terör örgütleri, diğer yanda küresel baskılar. Yunanistan Başbakanı, Türkiye’ye “gece gelme gündüz gel” diyormuş. Geliriz gelmesine, ama gündüzünüzü gece gibi örtmeye, tacizlerinizin bedelini misliyle ödetmeye seve seve, koşa koşa, kanımızla, canımızla geliriz. Geldiğimizde Miçotakis’i korumaya ne efendilerinin ne de güvendiği işbirlikçi çevrelerin gücü de yetmez.
KILIÇDAROĞLU’NDAN SOLCU DAHİ OLAMAZ: Kılıçdaroğlu karalamaya çalışsa da, destekleyip arkasında olduğumuz “İlk Evim ve İlk İşyerim” adıyla tarihin en büyük sosyal konut projesi hükümet tarafından hayata geçirildi. Bu arada CHP, İzmir’de milyon dolarları ödeyerek konser düzenlemekle, iftira atmakla, yapılanı aşağılamakla, dün doğru dediği kanunları bugün Anayasa Mahkemesi’ne taşımakla meşgul oldu. Kılıçdaroğlu’nun ben de milliyetçiyim, ben de ülkücüyüm gürültüsünü çıkarması boşunadır, terörist Demirtaş’ın göğsüne madalya asmayı düşünen bir şahısla milliyetçilik aynı sinede, aynı vicdanda, aynı fikirde barınamaz, yaşayamaz. Bir bedende hem şeytan hem de melek olmaz, helal aşa haram katarak karın doymaz, Kılıçdaroğlu’ndan da solcu dahi olamaz