'Türkiye’deki virüs Suudi Arabistan ve İran kökenli'
Türkiye’de görülen koronavirüsün genetik yapısının incelendiği Türk Tabipleri Birliği raporunda, virüsün Suudi Arabistan ve İran kökenli olduğu belirtildi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) COVID-19 Danışma ve İzleme Kurulu’nun, Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının görüldüğünün açıklandığı 11 Mart 2020 tarihinden bugüne geçen 2 aylık süreci çeşitli boyutlarıyla ortaya koyduğu “TTB COVID-19 Pandemisi İkinci Ay Raporu”, 14 Mayıs 2020 tarihinde, zoom üzerinde düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu.
Video Player

Basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör ve TTB COVID-19 Danışma ve İzleme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Kayıhan Pala ile Prof. Dr. Özlem Azap katıldılar.


Türkiye'de virüs Suudi Arabistan ve İran kökenli

Milliyet'ten Mert İnan'ın haberine göre raporda normalleşme sürecinin yaratacağı risklere vurgu yapılırken, test sayısının halen istenilen seviyede olmadığına dikkat çekildi. Ayrıca Türkiye’de görülen virüsün genetik yapısının incelenmesi sonucu Kovid-19’un ağırlıklı olarak Suudi Arabistan ve İran kökenli olduğu vurgulandı.
Ölüm sayısında ilk 30 günde İran ile benzerlik

144 sayfalık raporda ise, Türkiye’nin, milyon kişi başına günlük doğrulanmış ölüm sayısı bakımından ilk 30 günde İran ile benzerlik gösterdiği, daha sonra günlük ölüm sayısının İran’dan düşük seyrettiği, Bulgaristan ve Yunanistan’da ise günlük doğrulanmış ölüm sayısının Türkiye’den düşük olduğu bilgileri dikkat çekti.

23 Mart ile 10 Mayıs tarihleri arasında TTB tarafından bizzat tespit edilen Kovid-19 tanısı almış sağlık çalışanı sayısını 902 olduğu, bu kişilerin yüzde 77.8’inin hastanelerde, yüzde 18.2’sinin Aile Sağlık Merkezleri ve diğer birinci basamak sağlık kuruluşlarında çalıştığının tespit edildiği dikkat çeken ayrıntılar arasında yer aldı.

Kovid-19 tanısı alan sağlık çalışanlarının büyük bölümünü ise iç hastalıkları ve alt dallarında çalışanlar ile acil servis ve göğüs hastalıkları kliğini çalışanları oluşturuyor. Rapora göre Kovid-19 tanısı konan hekimlerin yüzde 58.8’i erkek.

Raporda diğer dikkat çeken kısımlardan birini de “hidroksiklorokin” etken maddeli ilacın etkinliğine yönelik belirsizlik olduğuna vurgu yapılan kısımlar oluşturdu. Bu kısımda şu ifadelere yer verildi:
‘Sonuçlar çelişkili’

“Laboratuvar ortamındaki çalışmalarda gösterilmiş olmasına rağmen klinikte sınırlı sayıda kontrollü çalışma mevcuttur ve bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar çelişkilidir. Çin’de yapılan çalışmada Klorokin’in Kovid-19 hastalığında zatürre gelişimini önlediği, radyolojik bulguların iyileşmesinde etkili olduğu, PCR negatifleşme süresini kısalttığı ve hastalık seyrini iyileştirdiği gösterilmiştir.

Çin’de yapılan başka bir kontrollü çalışmada ise ‘hidroksiklorokin’in Kovid-19 hastalığında konvansiyonel tedaviye göre başarısı ve güvenilirliği araştırılmıştır. Bu çalışma sonucunda ‘hidroksiklorokin’ tedavisinin yedinci gün sonunda viral yükü azaltmadığı gösterilmiştir.”


Favipiravir çalışması

Raporda “favipiravir” için de sınırlı sayıda çalışma yapıldığına yer verilirken, söz konusu ilacın öksürük ve ateş yüksekliğini iyileştirmede daha etkin olduğu belirtildi.

“Favipiravir”in klinik kullanımında farklı öneriler mevcut olduğuna dikkat çekilirken, “Bazı çalışmalarda ilk gün 12 saatte yüksek doz önerilmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın rehberinde ise ağır seyirli zatürre ve hidroksiklorokin tedavisi alırken kliniği ağırlaşan ya da zatürre bulguları ilerleyen olgularda ‘favipiravir’ ilk gün yükleme dozunu takiben beş gün süre ile önerilmektedir. Bununla birlikte Avrupa ve Amerika’da yayınlanmış tedavi rehberlerinde ‘favipiravir’den bahsedilmemektedir” denildi.

Diğer Yazılarımız