Aksakal, “İstikrar Kalkanı” ve “İkinci Yargı Paketi” Hakkında Konuştu
DSP Genel Başkanı AKSAKAL, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açıkladığı 2 milyon haneye 1.000 TL yardım ve İkinci Yargı Paketi hakkında görüşlerini paylaştı.

AKSAKAL; “Türkiye ve Dünya tarihi bir süreçten daha geçiyor. Küresel virüs salgını ile amansızca mücadele ederken elbette ki her devlet kendi özgün koşulları çerçevesinde değişik tıbbî ve ekonomik tedbirleri birer birer hayata geçiriyor.
 
Bilim Kurulu ve bazı STK temsilcilerinin de katılımıyla yapılan geniş kapsamlı değerlendirmeler neticesinde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kamuoyuna açıklanan “İstikrar Kalkanı” adı verilen önlemler paketi kapsamını olumlu bulmuş ancak “özellikle emeğiyle geçinen dar gelirli, emekli ve orta sınıf yurttaşlarımız için önemli ölçüde yetersizdir” görüşümüzle bazı önerilerimizi ortaya koymuştuk.
 
Bugün itibariyle bu önerilerden bir kısmının daha gündeme alınması memnuniyet vericidir.
 
Uygulamaya geçirilecek tedbir ve destek çalışmalarında gündeme getirilen iki hususta belirsizlik ve farklı algılara yol açabilecek hususlar konusunda Hükümete ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yer alan siyasi partilere bazı uyarılarda bulunma zarureti doğmuştur.
 
Açıklanan destek paketlerinden biri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından açıklanan 2 milyon aileye hane başına 1.000.TL yardım yapılacağı konusudur. Bu ailelerin tespitinde, “daha önceden Bakanlığın sosyal yardımlarından istifade eden aileler” tanımı doğru bir yaklaşım değildir. Zira sözü edilen o ailelerin neredeyse tamamı Ak Parti İlçe Teşkilatları tarafından özel yöntemlerle belirlenerek listelenmiş yurttaşlardı. Oysa bugünkü destek paketi bir seçmen kriteri ile belirlenemez. Yardımlar, salgın sebebiyle devlet tarafından alınan bazı kararlar neticesinde işinden ve kazancından uzak kalan yurttaşları öncelemelidir. Hakkaniyet bunu gerektirir!
 
Dolayısıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı acilen bu yanlıştan dönmeli, mahalle ve köylerdeki Muhtarlıklar eliyle doğru, gerçekçi ve isabetli tespitlerle yardımların gerçek adreslerine ulaşmasını sağlamalıdır.
 
Bir diğer husus da Meclis gündemine getirilmeye çalışılan ikinci Yargı Paketi içeriğinde saklıdır. Bu paket içerisine günün anlam ve önemine hiç de uygun olmayan türden bir konu sokuşturulmaya çalışılmaktadır.
 
Tüketici uyuşmazlıklarının Arabuluculuk sistemiyle çözülmesine yönelik yasal düzenleme getirilmeye çalışılıyor. Bu esasen toplumun hukuki güvencelerinin tümüyle ortadan kaldırılması anlamı taşır. Çalışma hayatında iş davalarında Arabuluculuk müessesesi yasalaştırılmıştı ancak hepimiz biliyoruz ki bu yasal düzenleme işveren lehine sonuçlar doğurmuş, çaresiz bırakılan çalışan bu yöntemle tüm haklarını kaybetmeye mecbur bırakılmıştı. Şimdi bu uygulamayı toplumun tüm kesimlerini kapsayacak hale getirmek adliyelerin yükünü azaltmaya değil, tam tersine bu kez ceza mahkemelerinin yükünü artırmaya yarar.
 
Bu yeni düzenleme girişimi yasalaşırsa örneğin, tüketiciye uyuşmazlık konusu mal veya hizmeti sunanla anlaşma yoluna gitmesi istenecek, tüketici istemese de “iş uzamasın, dava hemen sonuçlanmaz, tüketici heyeti geç karar verebilir, davamı kaybedebilirim” benzeri kaygılarla işverenin haksız önerilerine boyun eğmek zorunda kalacaktır.
 
Arabuluculuk konusunu bir reform olarak sunmaya çalışanlar bu tarz uygulamaların Amerika dahil, dünyanın gelişmiş ülkelerinin hiçbirinde olmadığını elbette bilmektedirler.
 
Hükümetin bu iki konuyu yeniden detaylı bir incelemeye tabi tutması halkın çoğunluğunun menfaatinedir.” şeklinde konuştu.

Diğer Yazılarımız