Akşener: ‘Kasımpaşalı Erdoğan’ gitti, ‘Beştepeli Bay Kriz’ geldi
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener AKP iktidarını ‘sandıktaki kaçınılmaz sondan kurtulmak için’ geçmiş kavgaları gündeme getirmekle suçladı.
Ekonomik kriz üzerinden de iktidara yüklenerek, AKP’nin halkın mutluluğunu çaldığını savundu; Atatürk Havalimanı’nın yıkımını eleştirdi.
Meclis’teki grup toplantısında konuşan Akşener’in gündeminde ekonomideki gidişat, Atatürk Havalimanı tartışmaları, gençlerin gelecek kaygıları ve siyaset gündemi vardı.
Konuşmasına 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na ilişkin değerlendirmelerle başlayan Akşener, Atatürk Havalimanı üzerinden mesajlar verdi.
Atatürk’ün isminden rahatsızlık duyanların bulunduğunu belirterek, “Atatürk Havalimanı’na dozerleri sürenlere inat, onun Türkiye için ortaya koyduğu büyük vizyonu hayata geçirmek için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
Türkiye’de ekonomik anlamda zor günler yaşandığını ve ülkenin üzerinde kara bulutlar dolaştığını belirtti. Akşener, özellikle gençlerin sorunlarının giderek büyüdüğünü ve iktidarın gençleri ‘şımarıklık’la suçladığını söyledi.
Gençlere seslendi
Fırsatlarla dolu bir ömrün heyecanını hissetmesi gereken gençlerin yüzünde derin bir hüzün olduğuna dikkat çekti. Gençlere “Kimsesiz değilsiniz” dedi ve hüzünlere dair örnekler sıraladı:
“Bu hüzün Karabük’te işlettiği kafede, borçlarla boğuşan gencimizin hüznüyle, aynı hüzün! Bu hüzün, Mardin’de tableti olmayan, internete ulaşamayan 10 yaşındaki Enes’in hüznüyle, aynı hüzün! Bu hüzün, Malatya’da KPSS’den, 81 puan almış olmasına rağmen, tekstil fabrikasında çalışan genç kadının hüznüyle, aynı hüzün! Bu hüzün, Tokat’ta yemek ve yol masrafından sonra elinde arkadaşlarıyla bir kahve içecek parası bile kalmayan gencimizin hüznüyle, aynı hüzün!”
AKP’nin ve Erdoğan’ın elinde kavgaları körüklemekten başka yol kalmadığını savunan Akşener, iktidarın sandıktaki sondan kaçmaya çalıştığını söyledi. Kavgalar ve ekonomideki durum nedeniyle Anadolu’da insanların mutsuz olduğunu belirten İYİ Parti lideri karşılaştığı tabloyu özetledi:
“Tanımadığı yüzlere bile gülümseyen, dükkanını umutla açan o Anadolu yok artık. Çünkü artık hiç kimse gülümsemek için sebep bulamıyor. Çünkü artık insanımız güne nasıl başladığını değil, nasıl bitireceğini düşünüyor.
‘Kasımpaşalı Erdoğan’ın aç uyumanın, yokluğun, yoksulluğun ne demek olduğunu anlayacağını; ancak ‘artık saray sefasına kapılan’ Erdoğan’ın bunu bilemeyeceğini belirtti: “Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan gitti, artık yok. Bugün artık karşımızda Beştepeli Bay Kriz var.”
Akşener konuşmasının devamında şunları kaydetti:
* Bizler bırakın anmayı, Atatürk’ün isminden bile rahatsız olanlara inat, onu anmaya devam edeceğiz. Bizler, Cumhuriyet Bayramı haftasında terörist rahatsız olmasın diye Atatürk resmini ve Türk bayrağını kaldırtanlara inat onun mirasını yaşatmaya devam edeceğiz.
* Bizler 19 Mayıs haftasında Atatürk Havalimanı’na dozerleri sürenlere inat onun Türkiye için ortaya koyduğu o büyük vizyonu hayata geçirmek için durmadan çalışmaya devam edeceğiz.
* (Salonda ‘Başbakan’ sloganları atılınca) Gençler bir şeye karar verdiğinde o gerçekleşir. Siz niye birilerinin sinirini bozuyorsunuz? Siz şimdi pek bir rahatı olan abilerin niye sinirini bozuyorsunuz?
* İktidarın kendi beceriksizliğini gizlemek için suni olarak oluşturmaya çalıştığı kutuplaştırmaya, baskıya, korkuya dayalı bir siyasi iklimle, çok çirkin bir dille mücadele ediyoruz. Memleketin dört bir yanı kan ağlarken sarayda sefa süren utanmazlarla, yandaşlarla, liyakatsiz atamalarla, akıl dışı kararlarla, nobran, kaba tavırlarla karşılaşıyoruz. Yaftacı bir propagandaya maruz kalıyoruz. Memleketimizin çilesi bitmesin diye uğraşan milletinden tamamen kopmuş bir iktidarla karşı karşıyayız.
‘Her şeyden yeni kriz…’
* Nitekim artık geldiğimiz noktada elini attığı her şeyden yeni bir kriz çıkartan, milletimize vereceği hiçbir şey kalmayan bay kriz ve arkadaşlarının tutunacak tek bir dalları kaldı o da duygularımız. Biliyorsunuz, uzun bir zamandır geçmiş kavgaları körükleyerek en kıymetlilerimize saldırarak, kinden, düşmanlıktan ve öfkeden beslenerek, devletimizin imkanlarını da kendi çıkarlarına kullanarak iktidarda kalmaya çalışıyorlar. Sandıktaki kaçınılmaz sondan kaçmaya çalışıyorlar.Gençler, AK Parti iktidarının ülkemizi içine soktuğu bu sarmaldan en çok da siz etkileniyorsunuz. Önünüzdeki fırsatlarla dolu koskoca bir ömrün heyecanını hissetmeniz gerekirken her birinizin yüzünde derin bir hüzün görüyorum. Mahkûm edildiğiniz bu hazin tablo yetmiyormuş gibi gençliğini hakkıyla yaşayamamış adamların boş nasihatlerine, üst perdelerden ayarlarına ve buyurgan tavırlarına maruz kalıyorsunuz. Hayat tarzınıza, bakış açınıza, kimi zaman gururunuza hatta telefonunuza kadar uzanan kirli bir el ile mücadele ediyorsunuz. Asla kimsesiz, sahipsiz değilsiniz. Onlar sizi şımarık ilan etmek istiyor. Oysa siz sadece emeğinizin karşılığını almak istiyorsunuz. Onlar sizi ülkeden kaçmakla suçluyor hatta hain ilan ediyor oysa siz ülkenizden koparılmış hissediyorsunuz.
‘Çok haklısınız!’
* Mutsuzlukla mücadele ediyorsunuz. Umutsuzlukla mücadele ediyorsunuz. Ve mücadele etmekten artık yoruldunuz. Sizler, Türkiye’de Türk olmaktan gurur duyan; ama Türkiye’de yaşamaktan, artık yorulan gençlerimizsiniz. Ve çok haklısınız! Kızgınsınız, öfkelisiniz. Çok haklısınız! Kendinizi, camdan duvarlara sıkışmış, gençliğiniz sizden çalınmış gibi hissediyorsunuz. Çok haklısınız! Hamasi sözlere, boş vaatlere inanmıyor, bugün yaşadıklarınız için de bizleri suçluyorsunuz. Çok haklısınız!
* Erdoğan sen onlara zulmettikçe karşısında bizi bulacaksın. Senin elinde milletine karşı kullanabileceğin her türlü imkân olabilir, varsın olsun. Bizim kalbi milleti için atan koca yürekli insanlarımız var. Senin elinde vesayetini eline aldığın devlet imkanları olabilir. Bizim de vesayetin karşısında dimdik duracak çelikten irademiz var. Hodri meydan! Elinden geleni ardına koyma. Zalimin zulmü varsa; Türk gencinin arkasında da kaya gibi duracak, sesini duyuracak, hakkını savunacak İYİ Parti var!
‘Ucube sistem yüzünden…’
* Bu duruma nasıl geldik biliyor musunuz? Bu duruma Cumhuriyetimizin değerlerini bir türlü içselleştiremeyen, millet yerine şahsını, yandaşını koyan, biz yerine ben diyen bir çirkin anlayış yüzünden geldik. Yoksulluğu kader, tutsaklığı da sadakat diye benimsetmeye çalışan bu kirli zihniyet yüzünden geldik. Bu duruma Türk devletinin gücünü, iradesini bir kişinin iki dudağı arasına bırakan, uçuruma götüren bir ucube sistem yüzünden geldik.
* Kendilerini, Atatürk’le yarıştırmanın peşine düştüler. Sattıkları fabrikanın, söktükleri ağacın, yıktıkları pistin, bu memleketin varlıkları olduğunu, bir türlü kavrayamadılar. Bastıkları toprağı, vatan yapan değerlerimizi, bir türlü özümseyemediler. Türkiye Cumhuriyeti’ni, fethedilmesi gereken bir yer olarak gördükçe; bu ülkenin, kendi ülkeleri olduğunu da unuttular.