İmamoğlu: Kentsel dönüşüm İstanbul'un gerçek beka sorunudur
Ekrem İmamoğlu, İstanbul’a kentsel dönüşümde bir zihniyet değişimi yaşattıklarını belirterek, "Bu, bir seferberliktir. Gerçek beka sorunu budur İstanbul’un" diye konuştu
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki KİPTAŞ, kurum tarihinde ilk kez yapılacak “Tek Yapı Dönüştürme Projesi”ni, Kadıköy Kozyatağı’ndaki Özden Apartmanı’nda başlattı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, burada yaptığı konuşmada, İstanbul’a kentsel dönüşümde bir zihniyet değişimi yaşattıklarını belirterek “Aldığımız gerçek veriler üzerinden arkadaşlarıma ilk söylediğim şu. Mahalle aralarına gireceksiniz, binaların değişimi noktasında siz, bir güven zemini oluşturacaksınız ve bu güven zemini doğrultusunda da yüklenicilerle, müteahhitlerle iş birliği yapıp, kâr amacı gütmeden, insanlarımızın evlerinin dönüşümüne destek olacaksınız. Bu, bir seferberliktir. Bu, memleketimiz için bir beka sorunudur. Gerçek beka sorunu budur İstanbul’un” dedi.
Önceliklerinin can güvenliğini sağlamak olduğuna da vurgu yapan İmamoğlu, şöyle konuştu:
RANT YARATMADAN, BİNALARIN DÖNÜŞÜMÜNE İMZA ATMALIYIZ: Rant yaratmadan, rant dağıtmadan bu binaların dönüşümüne imza atmamız şarttır. KİPTAŞ, BİMTAŞ ve İmar AŞ bu süreçte birlikte hareket ettik. Rant diye bakmadan, Özden Apartmanı’nın malikleriyle beraber oturduk, konuştuk. Arkadaşlarım, burada bu süreci sonuca bağladılar. Fazla değil, 7- 8 ay sonra bu vatandaşlarımız depreme dayanıklı, pırıl pırıl yuvalarında rahat bir uyku uyuyacaklar. Bunun huzuru parayla satın alınmaz. Kentsel dönüşüm meselesine, can güvenliği meselesi değil de zenginleşme meselesi diye bakan her kim var ise hayatında kendisine daha büyük bir zarar vereceği iş yapmıyor demektir. Bu sektörün içerisinde bir insanım. Bu masaların içerisinde yaklaşık 30 yıldır varım ve ne yazık ki bunun çok örneklerini yaşadık. Yapmayın, yaptırmayın. Bu anlamda bütün vatandaşlarıma çağrımız odur ki KİPTAŞ’ın sınırı yok, limiti yok. Bizim sağlam, teminatını da aldığımız yüklenicilerle, müteahhitlerle iş yapmaya kapımız açıktır.
YÜZDE 40 BİZİ BİNALARINA SOKMADI: 300 tane istiyorum. Yapabilir miyiz? Yapabiliriz. Bir sene içinde buna ulaşabiliriz ve yapmalıyız. Bu, gerçekten en büyük madalyamız olur. Yarın, öbür gün ‘Biz bu şehirde çürük binalarda yaşıyorken, bir, bir buçuk sene içerisinde 10 bin, 15 bin aileyi sapasağlam evlerine, mahalle işlerinde kavuşturduk’ meselesi, bizde muazzam bir huzur yaratır. Ben, bu madalyayı milletimle beraber kazanmak istiyorum. Bu bağlamda benim yol arkadaşlarım, büyük bir seferberlikle bu süreci çalışacaklar. Özellikle 99 yılı öncesinde yapılmış bütün binaların, bu riski gözetip mutlaka binalarını kontrol etmelerini ya da ettirmelerini istiyoruz. Yüzde 35- 40’a yakın insan, bizi binalarını kontrol ettirmeye sokmadılar. Vatandaşımız bununla yüzleşmek istemiyor. Bundan daha büyük mühim bir mesele yok. Elbette burada 25- 30 sene öncesinin mahkemesini kurmuyoruz ama bununla yüzleşip çözmekle yükümlüyüz. Bir hata yapmış olabiliriz, bir eksik yapmış olabiliriz milletçe. Bunu çözmek zorundayız. O bakımdan bu duyarlılığa, bu katılımcılığa vatandaşlarımızı bekliyoruz. Depreme dayanıklı, yeni ve nitelikli binaların temelini atmak istiyoruz ve bu işin partisi yok. Bu işin siyaseti yok. Bu işin A, B, C partisine ait ilçe belediye başkanı diye bir kavram yok. Biz, hepsiyle en güçlü kol kola girmeye hazırız.”
Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı ile de ortak hareket etmeye hazır olduklarına dikkat çeken İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hiçbir gün, bakanlıkla bu mevzularda siyasetin A’sını bile gündeme getirmedik. Her konuda masaya en özgün, en özgür şekilde oturmaya gayret ettik. Sağ olsun, büyük oranda bakanlık da bizimle ilişkilerinde bunu gözetti. Teşekkür ediyorum buradan. Sadece şu konuda sitemim var. Deprem meselesinin, siyaseti ve siyasi propagandası olmaz üzerinden, gelin İstanbul’da bütünlükçü bir yapıyla, bir ‘Deprem Koordinasyon Kurulu’ anlayışıyla kararların hızlı alındığı aynen AFAD gibi, afetin bir bütüncül mesele ile ele alınıp İstanbul özelinde nasıl yönetim hedefleniyorsa, afet öncesi en büyük mesele olan İstanbul’un yenilenme meselesinin de bu kapsamda bir çatı altında olduğunu düşünün. Bazı sivil toplum kuruluşları orada, meslek odaları orada, ilçe belediye temsilcileri orada, büyükşehir belediyesi orada, valilik orada, Şehircilik Bakanlığı orada. Hep beraber düşünüyoruz, hep beraber hareket ediyoruz. Yetmedi, müteahhitler orada. Yetmedi, inşaat, malzeme üreten sektörün temsilcileri orada. Yetmedi, bankalar orada. Yetmedi, sigorta kuruluşları orada.
MEVZUATLAR ÜZERİNDEN MESELEYİ HIZLANDIRIP ÇÖZEMEYİZ: Beraber ayağa kalkmanın ve bu işi bütüncül çözmenin gerçekten anahtarının orada olduğunu düşünüyorum. ‘Efendim şu konu var, şu mevzuat var.’ Onlarca mevzuat, onlarca yönetmelik üzerinden bu meseleyi hızlandırmış bir biçimde çözemeyiz. O bakımdan ben bu çağrımı yeniliyorum, yineliyorum. Yani yarın seçim olsa, aynı çağrıyı yaparım. Çünkü bunun seçimi yok, partisi yok. Çünkü depremin saati yok, dakikası yok, saniyesi yok. Şurada konuşuyorken bile deprem yaşayabiliriz. Bunu çığlıkla anlatmak zorundayız."