Kılıçdaroğlu: Kalemini satandan gazeteci olmaz
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis’e getirilen ‘sansür yasası‘na dikkat çekerek iktidar yanlısı gazetecilere dikkat çekti: “Kalemini satmayan gazetecilere buradan selamlarımızı gönderiyoruz. Kalemini, dolayısıyla iradesini satanlara gazeteci denmez. Onun adına havuz medyası denir. Yalanın her türlüsünü rahatlıkla yazabiliyorlar, çizebiliyorlar, söyleyebiliyorlar.”
Son olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’ye, köşedaşı Ahmet Hakan’ı örnek gösterip, “Siz de köşenizden gereğini yaparsınız artık” demesi yankı uyandırmıştı.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP liderinin açıklamalarından öne çıkan satırbaşları şöyle:
* Şu anda Türkiye’de iki tür medya var. Bir, gazetecilerin hakkını veren, eleştirel olarak olaylara bakan, özgürlükçü medya. Burada görev yapanlar gerçek anlamda birer gazeteci. Bu özgür medyada görev alan ve kalemini satmayan bütün gazetecilere buradan selamlarımızı saygılarımızı gönderiyoruz.
* Kalemini, dolayısıyla iradesini satan gazetecilere gazeteci denmez. Onun adına havuz medyası denir. Kalemini satan insandan gazeteci olmaz. Havuz medyasının neler yaptığını, toplumu nasıl kamplaştırdığını gayet iyi biliyoruz. Yalanın her türlüsünü rahatlıkla yazabiliyorlar, çizebiliyorlar, söyleyebiliyorlar.
* Getirdiler bir kanun teklifi. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi başka arayışların içine de giriyorlar. Hangi arayışa girerlerse girsinler gençler doğruları görecektir. Ben bu ülkenin gençlerine katıksız güveniyor ve inanıyorum. Sizler bu ülkeyi gerçek anlamda değiştireceksiniz.
* 10 milyon avro rüşvet dağıttılar. Buradaki mahkemede gizlilik kararı aldılar kimse öğrenmesin diye. Ama Siemens bir Alman firması ve Almanya’da da mahkeme var. Oradan öğreniyoruz. Rapordan okuyorum… ‘Siemens Türkiye’nin verdiği 10 milyon Euro’nun yüzde 30 Türk devlet görevlilerine… Yüzde 20 Kolin’e… Yüzde 20 TCDD yetkililerine… Yüzde 20 Siemens ile Kolin’i buluşturan aracılara… yüzde 10’u Siemens Türkiye’nin yöneticilerine verdik’ diyor.
* Dış güçler Türkiye’yi bu hale getirdiyse peki siz neredeydiniz? Siz demek ki Türkiye’yi yönetemiyorsunuz. Efendim son mermiyi de ekonomiye sıkmışlar. Şu akla bakar mısınız? Devleti yönetemediklerini itiraf ediyorlar.
* 7.5 milyon gencimiz ilk kez sandığa gidip oy kullanacak. 7.5 milyon gencin tarihsel bir sorumluluğu var. Ya bir dikta yönetimine kalıcılık sağlayacağız ya da bir dikta yönetimini demokratik yollarla sonlandıracağız. İkincide benimle beraber olmaya hazır mısınız? Hazırsanız beraber çalışacağız. Benim kadar çalışmayabilirsiniz. Onu da anlayışla karşılarım. Benim sorumluluğum günün 24 saati çalışmaktır. Gençlik kollarının, kadın kollarının sorumluluğu günün 24 saati çalışmaktır. Dokunulmayan insana dokunacağız, uğranılmayan eve uğrayacağız. Onların sorunlarını dinleyeceğiz nasıl çözeceğimizi de anlatacağız. Kavgadan bıktığımızı, saygın bir Türkiye istediğimizi birilerine el avuç açan bir Türkiye değil onuruyla kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye istediğimizi her yerde anlatacağız.
* Bir şeyden emin olmanızı isterim gerçekten de motorları maviliklere süreceğiniz bir ortamı yaratmak benim boynumun borcudur. Dezenformasyon yasasını getirmelerinin temel amacı saray ve şürekasının ve onun beslemelerinin yaptığı yolsuzlukları kimseler yazmasın diye. Haberlere yasak getiriyorlar.
* Halk gerçekleri görmesin, toplumun nasıl soyulduğunu kimse görmesin diye ama bizler yapacağız, doğruları söylemeyi temel ilke kabul edeceğiz.
*(MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Kendi DNA testini yaptırırsan ölen teröristin test sonuçlarını da görmüş ve anlamış olursun” sözleri hakkında) Sayın Bahçeli demiş ki, ‘Kılıçdaroğlu DNA testi yap.’ Güzel bir öneri, beraber yapacağız, kimin ne olduğu çıksın ortaya. Bir daha açık ve net söylüyorum. Birlikte gideceğiz, DNA testi yapacağız, bir ipucu daha vereyim, benim kim olduğumu öğrenmek istiyorsan Konya Akşehir’e gideceksin. İstanbul Müftülüğü’ne gideceksin arşive bakacaksın. Kim olduğumu biliyorum, benim kimliğim benim şerefimdir.”